29 Ocak 2018 Pazartesi

Nereye doğru (Ses ve tehlike)

Eksildiğinizi mi düşünüyorsunuz ?
Nereden diye sormalısınız. Demek gizlice işaret ettiğiniz bir bütün vardı. Aslında bir bütün değil bu, bir bütünün bulunduğu inanışı ve alışkanlığı; ki bu ikisi aynı şeydir. Kaygının bir yönü budur. Ama burada kalmayacak, devam edecektir.
Niyet okumak zorunda mıyız ? Sessizliğe duyana kadar evet. Bu olsa olsa soyunmaktır. Bir eksiklik mi tahayyül ediyorum. Bu beni yine bir bütüne göndermez mi ? İnsan bu küçük oyundan bile kurtulamıyorsa, büyük iddiasını nasıl başarabilir ?
Mantığın kategorileri, araç olduklarının bilincinde olduğumuz sürece demir parmaklık değil, yardımcımız olabilir. Öyleyse parça - bütün ilişkisinden ürkmemeliyiz. Yapılması gereken, ikisini de kaybetmemek. İkisi arasındaki gerginlik, bir ufuk doğurabilir. Bu ufuk, yapılanmış ben'in diğer tüm ben'lerle bağını kuracak. Sessizlik burasının sessizliği ise bir işe yarayabilir. Ama bunu hangi kulak tanıyacak ?

Şeyler olduğu gibi kalmalı. Tek bir şey değişmeli. Bu kadar narin çalışabilir miyiz ?

Sessizliğin felsefesi için kulak mı gerekli bize, yoksa hafif adımlar mı ? Ses titreşim değildir, her şey her zaman titrer. Ses, armoninin bozulmasıdır. Ve ilkel insan için bir tehlike uyarısıdır. Öyleyse önemli olan nasıl titrediğimiz, neyle birlikte hareket ettiğimiz. Uzaklaştığımızın sesini duyacağız bir süre. Belki o da kaybolacak.

Nereye doğru ?

16 Ocak 2018 Salı

Dışarıdan Kontrol

Peşinde olduğumuzun dışındayız. Bu cümle arzunun doğasını yakalamaya çalışır ama başaramaz. Çünkü arzunun yakalanmış hali, temaşanın tatminine dönüşecek. Bu ise arzudan başka bir şeydir.

Soru sormak bir şeydir. Soru sormayı kesintiye uğratmak ise dönüşümü başlatacak. Neden bu soruyu soruyorum diye sormak, arzuyu bir an için yakalamak mıdır ? Ama o artık bir başkasının arzusu. Çünkü ben artık bir başkası. Öyleyse ben sürekli değişiyor, ben demek sürekli olduğu halde.

İnsan eksiktir, bu eksiklik onun fazlalığı olduğu halde. Ama bu bir çelişki değil. Çelişki nedir ? İnsan nedir ? Eksiklik nedir ? Bu üç kavramı karşılaştıracak ve bu çarpışmadan bir tapınak çıkaracak kadar genç miyiz ? Karar vermek üzere olan, bir süre daha sakin kalmalı. Sakin kalmak şeklinde karar verilebilir mi ?

İnsan ne olabilir ? Kendisi olabilir mi ? Kendisi olduğu halde insan, kendisi olmaya adaydır. Aday mıdır ? Bu arzuyu yakalama çabası ile aynı şey değil mi ? Onu yakalayamayacağımızı biliyoruz. O bizatihi yakalayamamaktır.

Önemli olan onu nasıl yakalayamadığınızdır. Yakalayamamak yasa ise. Kavga ederek mi, dans ederek mi takip ediyorsunuz ? Takip mi ediyorsunuz, kaçıyor musunuz ? Bu nereden baktığımızdır. Değiştirebiliriz. Değişen iki şey olacak. Birisi bakış açısı.

Takip ettiğimizi bilmeyebiliriz. Bilmek onunla kurabileceğimiz tek ilişki değil. Ondan nefret edebiliriz. Sevebiliriz, küfür edebiliriz, sabrımızı taşırabiliriz. Duyabiliriz. Çok küçüktür bazı adımlar, adım bile değiller; ama oradalar ve bizden başkalar. Öyleyse ben ben'im, bir başka varsa ve benim bostan korkuluğum ise.

12 Ocak 2018 Cuma

Seçimi seçmek

Seçim yapmanın birden fazla türü var ve bunların çok azı bilinçli olmak durumunda. Açıktır, Ulus Baker abimize selam ile, anlamak ve anlatmak yaşamımızın sadece bir düzeyidir ve buradan hareketle bilinçli seçimlerimizin de seçimlerimizin içerisinde sadece bir düzeyi oluşturduğunu söyleyebiliriz.

Bir durumun içerisindesiniz ve sizi bu noktaya yaptığınız yanlış tercihlerin getirdiğini mi düşünüyorsunuz ? Belki de bu noktaya gelmek en büyük arzunuz idi. Ama bu arzu amaç şeklinde değil idi. Neredeyse hiçbir arzu amaç değildir, arzu eksiklik mefhumuna daha yakındır ve hep kovalamak zorundadır. Amaç ise sizin bir durumun içerisinden geçmişe bakarak uydurduğunuz bir şeydir. (Bilinçli olarak gelecek demiyorum. Baktığımız ve proje olarak ortaya koymaya çalıştığımız bir gelecek; geçmişimizdeki alışkanlıklarımızın bir tekrarıdır. İnsan gelececeğe atılır ve artık bir başkasıdır, geleceğe baktığında ise aslında geçmişe bakıyordur.)

İnsanın ezbere yaşaması, kör yaşaması ve yaşamamasıdır. Tekrar eden kendisini tekrar eder. Yeni olan ise bir başkasıdır. Bu durumda hiçbir sahih gelecek tasarımı mümkün olamaz mı? Bundan emin olamayız, tüm geçmiş tasavvurlarının pasif bir ben e gönderme yaptığını söyleyemeyeceğimiz gibi. Söyleyebileceğimiz şudur : Yürürlükte olan amaç, hedef, seçim gibi kavramları kullanarak kendisini açan, geliştiren, dönüşen bir yaşamsallık sürdürülemez. Bu gariptir, oysa yaşam sürer; bilinçli ya da bilinçsiz şekilde. Yaşamı kandıramazsınız. Kandırdığınız bilinçtir ve sadece bir yönünüzdür.

Neredesiniz ? Ayrıldığınız kim ? Yöneldiğiniz ? Sürmekte olan devam edecek. Çırpınıyoruz ve dalgalar çok büyük; dalgalar mı bizi boğuyor yoksa dalgaları celallendiren bizzat biz miyiz ? Deniz ve ben arasında bir sınır var mı? Yüzme metaforunun karşılayamadığı ne ve bu metafordan neden kurtulmak zorundayız ?

Kurtulma zorunda olduklarımızın tam sıralı listesi.


8 Ocak 2018 Pazartesi

Hikaye - 1

Kapıyı sessizce kapatabiliriz. Bunun tersi de mümkün. Bu iki olanak üzerine konuşmak ise üçüncü bir eylemdir ve ilk iki eylem ile bağlantısı aynı gezegen üzerinde gerçekleşmiş olması ya da üç eylem sırasında da kol saati takıyor olmamız değildir. Aslında bir gezegen üzerinde yaşadığımız yahut zamanın entropinin yönünü göstermesi önermeler sadece modellemedir ve bir öze yahut bunun dönüşümlerine karşılık düştüğü kesin değildir. Elbette bir gezegenin üzerinde yaşıyoruz. Ama 'İşte, bu dünyadır' derken parmağımızın bir merkezi gösterdiğine emin miyiz ? Yaptığımız, imlem örüntüsünün içerisinde yeni konfigürasyonlar kurmaktan başka neye yarıyor?

Bu üç eylemi bağlayan bir başka zemin mevcuttur. Bunun eleştirdiklerimizden daha geniş bir dizge olması ise saçma. Zira biz,  dizgemiz zayıf olduğu için yarı yolda kalmış değiliz. Aksine güçlü olduğu için, aldatıcı olduğu için yarı yolda kalıyoruz. İlerlememiz kelimeler ve şeylerin aynı tözden yapıldığını kavramaya bağlı. Yani ihtimallerin her birini çözen ve yeni bir duyarlılıkla yeniden kuran bir araştırma noktası bulabilmek. Peki sonra ne olacak ?

Anlatılmaması ihtimal dahilindedir. Peki neden onu gerçekleştirmeyiz? Gerçekleşmemiz gerçekten buna mı bağlı. Bir elimizle yaşarken diğer elimizle düzeltmek zorunda mıyız? Yaşıyor muyuz?

Soru sorabiliyor muyuz? Hikaye anlatmak ve soru sormak eylemleri arasındaki içsel bağlantı nedir?

Bu soruların bir kısmına cevap arıyor olacağım ve burada paylaşacağım metinlerin bu arayış ile ilgisi olabilir de; olmayabilir de. Selamlar. 

Direnmeme'nin Metafiziği

Burada başka bir başlık kullanmak isteyebilirdik. Üstelik başlığımızdaki fonetik sorunun, teklemenin de farkında olarak, buna rağmen bu seçi...